Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) tarafından 13 Temmuz 2019 tarihinde Ankara'da Avukat Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde "Nafaka Çalıştayı" düzenlendi.
Çalıştaya Baromuzu temsilen Yönetim Kurulu Üyemiz Av.Fatma İPEKÇİ ve Baromuz Avukatlarından Av. Kübra TAYBOĞA katıldılar.
SUİÇMEZ: KADIN HAKLARINDAKİ KAZANIMLARIN ORTADAN KALDIRILMASININ
ZEMİNİ HAZIRLANIYOR
Çalıştayın açış konuşmasını TÜBAKKOM Dönem Sözcüsü ve Trabzon Barosu Başkanı
Av. Sibel Suiçmez yaptı. Son dönemde yoksulluk nafakasına süre sınırı
getirilmesinin tartışıldığını ancak asıl sorunun nafaka sorunu olmadığını
kaydeden Suiçmez, "Kadın haklarındaki kazanımların ortadan kaldırılmasının
zemini hazırlanmak istenmektedir. Kadının yoksulluk nafakasının süreye
bağlanması talebinin arkasındaki hedef, tüm kazanımların ve özellikle de 6284
sayılı şiddet yasasının ve İstanbul Sözleşmesi'nin ortadan
kaldırılmasıdır" dedi. Suiçmez, "Tartışılması gereken asıl sorunlar,
toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın yoksulluğu gibi konular olması
gerekirken, kadının nafakasının tartışmaya açılması kabul edilemez" diye
konuştu.
SARAÇ:
NAFAKA DÜZENLEMESİ, GERİ GİDİŞİN YAŞANMASI TEHLİKESİNİ DOĞURUYOR
TBB Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜBAKKOM Koordinatörü Av. Filiz Saraç da,
"Bugün tartışılan yoksulluk nafakası, kadının güçlendirilmesinde büyük bir
geri gidişin yaşanması tehlikesini de doğurması nedeni ile büyük önem
taşıyor" dedi. Saraç, "Zaten hakkın kötüye kullanılmasına dayalı
hukukun genel prensipleri çerçevesinde düzeltilebilecek olan, koşulları
oluştuğunda da nafakanın kaldırılması, değiştirilmesi şeklinde yargı yolu açık
olan bir konuda, mevcut yasal düzenleme ve içtihatların varlığına rağmen
istisna örnekler üstünden yazılı ve görsel medyada, kamuoyunda mevcut
düzenlemeler hatalı gibi anlatılıyor. İcra daireleri tahsil edilmeyen nafakalarla
dolu iken, şiddete uğrayan pek çok kadınımız sadece şiddetten kurtulmak için
nafakadan da vazgeçerken kamuoyunda yanlış algılamalar yaratacak örnekler öne
geçiriliyor. Nafakayı ödememek, düşük ödemek için yapılan mal kaçırmalar,
bağlandığında tahsilatsız bırakma gibi sıkça karşılaşılan örnekler ise ikinci
planda kalıyor" dedi.
FEYZİOĞLU:
DURUŞ VE GÖRÜŞÜMÜZ BU ÇALIŞTAYA BAĞLI ORTAYA ÇIKACAK
Çalıştaya Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'nun
yanı sıra, TBB Yönetim Kurulu üyeleri, Aydın Barosu Başkanı Av. Gökhan Bozkurt
ve Erzincan Barosu Başkanı Av. Adem Aktürk de katıldı. Feyzioğlu, yaptığı
konuşmada, nafaka düzenlemesinin arkasında İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar
gündeme getirilmesi ve şiddetle mücadeleye ilişkin düzenlemelerin gözden
geçirilmesi ve acaba geriye götürülebilir mi endişesinin yattığını söyledi.
Feyzioğlu, "Dolayısıyla bir tek nafaka olarak almıyorum ben meseleyi.
Türkiye Barolar Birliği'nin resmi duruşu ve görüşü bu çalıştaya bağlı olarak
çıkacak" dedi.
KİŞİSEL
GÖRÜŞÜM, BÖYLE BİR ŞEY OLMAZ
Feyzioğlu, nafakanın süreli olması konusundaki kendi görüşlerini ise şöyle
açıkladı:
"Benim
hukukçu ve vatandaş olarak bir görüşüm var. O da şu: Zorla evlendirileceksin,
mal gibi satılacaksın, ondan sonra evde bir mahkûm gibi çalıştırılacaksın,
dayak yiyeceksin, cinsel ve her türlü istismara uğrayacaksın, bir şekilde
kendini kurtarmayı başaracaksın, ayrı bir düzen kurmak için uğraşacaksın ama
tehditler karşısında sokağa bile çıkmaktan haklı olarak korkacaksın. Çünkü her
sabah gazeteyi açtığında orta sayfada en az bir kadının öldürüldüğünü,
bıçaklandığını göreceksin. İş bulmak isteyeceksin, kadınsın diye sana iş
vermeyecekler. İşsizlik oranlarından belli. Ayrımcılığın dibine vurmuş bir
toplumda yaşayacaksın bu anlamda. Aynı özelliklere sahip bir kadın bir erkek
aynı işe başvurduğunda kadınsın diye işe alınmayacaksın. Dolayısıyla en iyi
ihtimalle anana babana mahkûm edileceksin o yaştan sonra. Ve ondan sonra da
diyeceksin ki nafaka süreli olsun. Böyle bir şey olmaz. Sorunları konuşacaksak
kökünden konuşacağız. Her şeyini konuşacağız. Yani yaşayan bir organizma olan
hukukun işine gelen kısmını konuşup işine gelmeyen kısmını halının altında
süpürdüğünde bu iş olmaz. O bakımdan ayrımcılığı Türkiye tam anlamıyla önler ve
kadınlar erkeklere gerçekten nafaka bağlayacak ekonomik güce erişirse bu
ülkede, ki fazlasıyla layıktır, o zaman belki başka şeyleri konuşuruz. Öte
yandan konunun uzmanları diyecekler ki maddi hukukumuzda bir sorun yok.
Uygulamada sorun var. Uygulamada nafaka suiistimal ediliyorsa onun da çaresi
var. Dolayısıyla kural bu ama istisnai bir suiistimal durumu varsa ona göre
zaten uygulamanın doğru müdahale ile doğru tedbiri alması mümkün."
İSTANBUL
SÖZLEŞMESİ'Nİ TARTIŞMAYA AÇMAK ÇOK YAZIK
Feyzioğlu konuşmasının sonunda nafaka tartışmaları sırasında Avrupa Konseyi'nin
kadına karşı şiddetle ilgili İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açanlara da
tepki göstererek, "Dünyanın gözbebeği bir kentin, İstanbul'un adını
taşıyan bir sözleşme bu ve çok fazla ülkeye nasip olmaz. Böyle bir sözleşmeyi
tartışmaya açmak çok çok yazık" dedi.
İKİ
OTURUM YAPILDI
Çalıştayda iki oturum yapıldı. Av. Sibel Suiçmez'in moderatörlüğünü yaptığı
"Medeni Kanun'da Nafaka" konulu oturumda; Ufuk Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özge Yücel, Emekli Aile Mahkemesi Hakimi Av.
Eray Karınca, İstanbul Barosu'ndan Av. Hülya Gülbahar konuşmacı olarak yer
aldı.
Ankara Barosu
Kadın Hakları Merkezi Önceki Başkanı Av. Tülay Çelikyürek'in moderatörlüğünü
yaptığı ikinci oturumda ise; Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Av. Sema
Kendirci Uğurman, Emekli Aile Mahkemesi Hakimi Zarife Zerrin Togay ve Hacettepe
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadriye Bakırcı konuşma
yaptı.
BARO
TEMSİLCİLERİ DE NAFAKA DÜZENLEMESİNE KARŞI ÇIKTI
Oturumlar arasında ve sonrasında çalıştaya katılan tüm baro temsilcileri söz
alarak kadının yoksulluk nafakasına süre sınırı getirilmesine karşı
olduklarını; bu girişimin kadınları daha da yoksullaştıracağını, daha çok
şiddet ve eşitsizlik anlamına geleceğini vurguladı. Sadece bir baro temsilcisi,
barolarının kadının yoksulluk nafakasına süre getirilmesi gerektiği görüşünde
olduklarını dile getirdi. Kimi baro temsilcileri ise, kişisel fikirlerinin
yoksulluk nafakasına süre getirilmemesi olduğunu; ancak baro yönetim kurulunda
ve kadın komisyonunda farklı düşünen avukatların da olduğunu belirtti. Birçok
çalıştay katılımcısı, bu tür çalıştay ya da benzeri çalışmaları kendi illerinde
de yapacaklarını belirtti. Çalıştay sonunda, sonuç bildirgesini hazırlamak
üzere bir çalışma grubu oluşturuldu.